Bu sezon Türk voleybolu adına ne söylesek az. Ama özellikle Ziraat Bankkart için “sezona damgasını vurdu” desek, sanırım kimse itiraz etmez. Önce Avrupa arenasında kazanılan CEV Kupası, sonra iç ligde gelen şampiyonluk… Bu başarıların arkasında güçlü bir takım ruhu ve genç teknik adam Mustafa Kavaz’ın stratejik liderliği var.
Dört yıl içinde dördüncü kez kupayı müzelerine götürmeleri, bu işin tesadüf olmadığını kanıtlıyor. Ziraat Bankkart artık sadece bir takım değil; bir sistemin, bir vizyonun adı.
Final serisinin bir diğer güzel yanı ise Galatasaray’dı. Sarı-kırmızılıları 32 yıl sonra tekrar bir finalde görmek gerçekten heyecan vericiydi. Tribünlerdeki enerji, sahadaki mücadele, eski günlere bir selam gibiydi.
Bu seride yalnızca takımlar değil, yıldızlar da sahnedeydi. İtalyan yıldız Ivan Zaitsev’in Türkiye’de voleybol oynaması, ligin marka değerine büyük katkı sağladı. Ancak asıl övgüyü, ABD’li Matt Anderson hak ediyor. Final turunda sergilediği performans tek kelimeyle “klas”tı. Soğukkanlılığı, akıl dolu hücumları ve savunmadaki bloklarıyla sadece takımını değil, izleyenleri de büyüledi.
Ziraat Bankkart’ın bu sezonki başarısı bize bir şeyi daha gösterdi: Voleybol artık Türkiye’de sadece başarı değil, iz bırakan bir spor kültürü haline geliyor. Ve bu hikâyenin kahramanları, yalnızca kupaları kaldıranlar değil, tribünleri dolduranlar, ekran başında heyecanla izleyenler, her yaştan genç sporcular...
Emeği geçen herkese bir teşekkür borcumuz var. Çünkü bu sezon, voleybol adına unutulmazdı...